Hz. Yusuf'un yaşadığı olayları okurken unutulmaması gereken çok önemli bir konu vardır: Hz. Yusuf bunları yaşarken, Allah'ın her an yanında olduğunun, onu da tuzak kuran kardeşlerini de işitmekte ve görmekte olduğunun bilincindedir. Allah Hz. Yusuf'a şöyle vahyetmiştir:
Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin." (Yusuf Suresi, 15)
|
Yukarıdaki ayette iki nokta daha dikkat çekmektedir: Birincisi Hz. Yusuf'u kuyuya atarlarken kardeşleri topluca hareket etmektedir. Belki de böylece sorumluluğu hep beraber alacaklarını düşünmektedirler. Oysa bu, son derece hatalı bir mantıktır. Aksine bu davranışları, hepsinin aynı vicdansızlığa ortak olduklarının da kanıtıdır. İçlerinden vicdanlı tek bir kişi dahi çıkmamıştır.
Bu durumun işaret ettiği bir diğer sonuç ise münafıkların müminler aleyhinde toplu hareketlerde bulunabildikleri, toplu isyan çıkarmaya yatkın bir topluluk olabildikleridir.
Ayrıca yukarıdaki ayette, Yusuf Peygamberin en zor anında, Allah'ın vahiy yoluyla kendisine yardım ettiği de görülmektedir. Üstelik Allah Hz. Yusuf'a gelecekten haber vermiştir ki, bu bir mucizedir. Yusuf Peygamber açısından bakıldığında ise çok büyük bir nimettir. Zira tam kuyuya atılmak üzereyken Allah'tan vahiy almak ve Allah'ın vaadiyle karşılaşmak aslında onun için olabilecek en büyük yardım ve destektir. Yani Hz. Yusuf daha o an kuyuya atılırken Allah'ın bildirmesiyle onların tuzaklarının bozulacağını biliyordu. Allah'ın vaadine olan güveninden dolayı tevekküllü ve huzurluydu.
Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, samimi bir mümin, kendisine vahiy gelmese dahi, her zorlukta ve sıkıntıda Allah'a tevekkül eder ve yaşadığı herşeyden razı olur. Çünkü Allah Kuran'da "…Allah, kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez." (Nisa Suresi, 141)ayetiyle daima müminlerin yanında olduğunu haber vermiştir. Allah'ın bu vaadine kesin olarak iman eden bir insan, inkarcıların ve münafıkların tuzaklarından dolayı endişeye kapılmaz.
Hz. Yusuf'un da üstünlüğü sahip olduğu ahlakından ve Allah'a olan teslimiyetinden ileri gelmektedir. Henüz küçük bir çocuk olmasına rağmen son derece olgundur. Küçük bir çocuğun kuyuya atılmasını iyi düşünmek gerekir. Ayette onun kuyunun derinliklerine atıldığından bahsedilmektedir. Demek ki Hz. Yusuf'un bulunduğu yer karanlık bir yerdir. Ölüm tehlikesinin çok yoğun olduğu, bulunup bulunmayacağının dahi kesin olmadığı tehlikeli bir mekandır. Ayrıca kendisini nasıl insanların bulacağını, bu insanların iyi mi kötü mü olacaklarını da bilemez. Bu şartlar altında tevekkül sahibi olmayan bir insan çok zorlanabilir, endişeye kapılabilir. Oysa Hz. Yusuf tüm bunlara rağmen çok tevekküllü ve sabırlıdır. Bunlar onun üstün ahlakının göstergesidir. Büyüyünce seçilmiş bir insan olacağı küçük yaşta böyle bir imtihana tabi tutulup, denenmesinden de bellidir. Çünkü bu ancak takva sahibi, Allah'a gönülden bağlı ve tevekküllü insanların başarabileceği bir sınavdır.
Aslında içinde bulunduğu şartlar Yusuf Peygamber için zahiren bakıldığında ürkütücü bir durumdur. Zor bir imtihanla denenmektedir. Ama Allah "Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır." (İnşirah Suresi, 5) ayeti gereği Hz. Yusuf'a yardım etmiştir. Onu rahatlatacak, ona huzur ve güven verecek bir müjde vahyetmiştir.