Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır. (Yusuf Suresi, 7)

18 Mart 2010 Perşembe

Hz. Yusuf'a Kurulan Düzenin Ortaya Çıkışı

Hz. Yusuf ayetin ifadesiyle daha "nice yıllar" zindanda kalmıştır. Ancak bir gün hükümdar, gördüğü bir rüyanın yorumlanmasını istemiştir. Bunun için ülkedeki en tanınmış kahinlere ve bilginlere başvurulmuştur. Fakat hepsi de hükümdarın gördüklerinin karmakarışık düşler olduğunu söylemiş ve rüyayı yorumlayamamışlardır. Ancak bir süre sonra Hz. Yusuf'un zindan arkadaşlarından olup kurtulan kişi Hz. Yusuf'u hatırlamıştır:


Hükümdar: "Ben (rüyamda) yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru. Ey önde gelen (kahin-bilginler,) eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin" dedi. Dediler ki: "(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz. "O iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra hatırladı ve: "Ben bunun yorumunu size haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin" dedi. (Yusuf Suresi, 43-45)


Görüldüğü gibi olaylar hiç beklenmedik şekilde gelişir ve yıllarca zindanda unutulan Yusuf Peygamber böylece hatırlanmış olur. Aslında kaderde Yusuf Peygamberin ancak yıllar sonra bu vesileyle hatırlanması yazılıdır, bu nedenle olaylar bu şekilde gelişir. Hükümdara o karmaşık gibi görünen rüyayı gösteren, onun bu rüyanın yorumunu merak etmesini ilham eden, hiçkimsenin bu rüyayı yorumlayabilmesine izin vermeyen, zindan arkadaşına Hz. Yusuf'u hatırlatan Allah'tır. Allah herşeyi kaderde önceden takdir edip planlamıştır. Bu olayların devamı Kuran'da şöyle anlatılır:


(Zindana gidip:) "Yusuf, ey doğru (sözlü insan).. Yedi besili ineği yedi zayıf (ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya) konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle) dönerim, belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar." (Yusuf Suresi, 46)



Mısır hükümdarının Hz. Yusuf tarafından yorumlanan rüyası, çeşitli Hıristiyan kaynaklarında bu şekilde tasvir edilmektedir.

Zindan arkadaşının Yusuf Peygambere hitabı çok dikkat çekicidir: "Ey doğru (sözlü insan)..." Bu ifadeden Hz. Yusuf'un mümin karakterinin ve güzel ahlakının insanlar tarafından rahatça fark edilmiş olduğunu anlarız. Yusuf Peygamberin her peygamber gibi, karşısındaki insanlara güven veren, eminlik ifade eden bir tavrı vardır. Zindan arkadaşı da onun bu yönünü bilerek, onu doğru sözlü ve güvenilir görerek yanına gelmiştir. Görüşmelerinde Hz. Yusuf'tan hükümdarın rüyası hakkında fetva istemiştir. Yusuf Peygamber ise rüyanın yorumunu şöyle yapmıştır:


Dedi ki: "Siz yedi yıl, önceleri (ektiğiniz) gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi başağında bırakın. Sonra bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir, sakladığınız az bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir. Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki, insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar." (Yusuf Suresi, 47-49)


Hükümdar, Hz. Yusuf'un rüyasını nasıl yorumladığını öğrenince onu huzuruna çağırmıştır. Hükümdarın gönderdiği elçi bu davetle Hz. Yusuf'un yanına geldiğinde, Yusuf Peygamber hemen teklife icabet etmek yerine, yine çok akılcı bir yöntem izlemiştir. Haksız yere zindanda yattığının ve iftiraya uğradığının anlaşılması ve gerçeklerin ortaya çıkması için, elçiyi, konunun yeniden incelenmesini, araştırılmasını sağlayacak birtakım sorularla hükümdara geri göndermiştir. Ellerini kesen kadınların durumunu sormuştur ki, gerçekten onlar Hz. Yusuf'un suçsuzluğuna ve Aziz'in karısının iffetsizliğine tanık olmuşlardır. Her biri birinci dereceden şahittirler, fakat daha önce onların tanıklık edecekleri bir ortam olmamıştır. Bu nedenle Hz. Yusuf bu fırsatı çok iyi kullanır. Bu olay ayette şöyle anlatılır:


Hükümdar: "Ben (rüyamda) yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru..." (Yusuf Suresi, 43)


Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin." Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) "Efendine dön de ona sor: "Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir." (Yusuf Suresi, 50)


Hz. Yusuf'un bu sorusu üzerine hükümdar kadınları toplamış ve olayın gerçeğini sormuştur:


"Yusuf'un nefsinden murad almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?" dedi. Onlar: "Allah için, haşa" dediler. "Biz ondan hiçbir kötülük görmedik." Aziz (Vezir)in de karısı dedi ki: "İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun nefsinden ben murad almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söyleyenlerdendir." (Yusuf Suresi, 51)


Böylece yıllar sonra da olsa gerçekler ortaya çıkmıştır. Kadınların Hz. Yusuf'a bir düzen kurdukları, kadının çirkin teklifine karşın Hz. Yusuf'un iffetli davrandığı anlaşılmıştır. Hz. Yusuf'un suçsuzluğu apaçık olmasına rağmen yıllarca hapiste kalması ise bir kayıp ve aksilik değildir. Onun yaşadığı her an Allah katında planlanmıştır ve bu planın çok büyük rahmet ve hayırları bulunmaktadır. Zindanda kalmak Hz. Yusuf'un manevi olarak eğitilmesine, derinleşmesine ve olgunlaşmasına vesile olmuştur. Güzel tavır göstermesi sebebiyle de Allah'a yakınlaşmıştır. Dünya hayatında yaşanan bu tür zorluklar ve sıkıntılar insanın ahireti için güzel bir ecirdir. Allah, dünyadaki zorluklara karşı sabır gösteren, en ağır koşullarda dahi Allah'tan razı ve şükredici olan kullarına ahirette güzel bir hayat ve rızasını vaat etmektedir.


Dahası, Hz. Yusuf zindanda iken geçen zaman, bir başka hayra daha vesile olmuş, Allah Mısır'daki ortamı, onun iktidara gelmesine vesile olacak şekilde ayarlamıştır.


Kıssanın devamına bakıldığında kadınların gerçekleri itiraf etmelerinin ardından Hz. Yusuf'un aracıya şunları söylediği görülür:


(Yusuf aracıya şunu söyledi:) "Bu, (itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah'ın ihanet edenlerin hileli-düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi. (Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir." (Yusuf Suresi, 52-53)


Burada dikkat çeken nokta Hz. Yusuf'un yine etrafındakilere Allah'ı hatırlatmasıdır. Allah'ın ihanet edenlerin hileli düzenlerini başarıya ulaştırmadığını söylemekle aslında batınında bu olayı açığa kavuşturanın Allah olduğunu da söylemektedir. Bu önemli bir noktadır, çünkü Hz. Yusuf'a atılan iftiranın ortaya çıkması Allah'ın izniyle olmuştur. Hükümdar ve insanlar gerçekleri Allah'ın dilediği anda ve Allah'ın dilediği şekilde öğrenmişlerdir. Allah'ın takdir ettiği kader işlemektedir, bu olayların yaşanması en hayırlı ve en güzelidir.


Fakat Yusuf Peygamberin yukarıdaki son ayette söyledikleri de son derece önemlidir. Haklılığı böylesine ortada olmasına, kendisine açık bir iftira atılmasına, bundan dolayı nice yıllar zindanda kalmasına ve kendisi Allah'ın peygamberlik vererek yücelttiği bir kul olmasına rağmen Yusuf Peygamber nefsini temize çıkarmaktan sakınmıştır. Üstelik bununla birlikte çok önemli bir gerçeği de açıklamıştır: "Allah'ın esirgedikleri dışında nefsin var gücüyle kötülüğü emretmesi…" Bu, tüm müminleri hayatlarının her anında dikkatli olmaları gereken bir durumdur. Çünkü her insan nefis sahibidir ve insanlar hayatları boyunca, yaşamlarının her anında denemeden geçirilirler. Kimi zaman insanın nefsiyle vicdanı çatışır ve insan ikisinden birinin telkinine uyar. Müminler büyük bir itinayla kendilerini Allah'ın rızasına çağıran vicdanlarının sesini dinlerler. Diğer insanlar ise nefislerinin boyunduruğu altında yaşarlar.


Mümin bir gaflete kapılıp da nefsine uyarsa, bundan dolayı tevbe etmeli ve nefsinin kötülüklerine karşı daha dikkatli olmalıdır. Çünkü Hz. Yusuf'un sözleriyle Allah'ın Kuran'da haber verdiği gibi nefs daima kötülüğü emretmektedir.