Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır. (Yusuf Suresi, 7)

18 Mart 2010 Perşembe

Hz. Yusuf'un Kardeşlerinin Babalarından İstekte Bulunmaları

Bilindiği gibi cahiliye insanlarının önemli bir özelliği maddiyattan çok hoşlanmaları ve kendilerine menfaat sağlayacak herkesin ve herşeyin önünde boyun eğmeleridir. Nitekim Yusuf Peygamberin kardeşleri de kendilerine sunulan maddi olanakları ellerinden kaçırmayı göze alamamışlardır. Mısır'dan ayrılmalarının ardından hemen babalarının yanına dönmüş ve ondan mutlaka koruyacaklarına dair söz vererek küçük kardeşlerini istemişlerdir:


Böylelikle babalarına döndükleri zaman, dediler ki: "Ey babamız, ölçek bizden engellendi. Bu durumda kardeşimizi bizimle gönder de erzağı alalım. Onu mutlaka koruyacağız." (Yusuf Suresi, 63)


Ancak babaları onlara güvenmemektedir:


Dedi ki: "Daha önce kardeşi konusunda size güvendiğimden başka (bir şekilde) onun hakkında size güvenir miyim? Allah en hayırlı koruyucudur ve O, esirgeyenlerin esirgeyicisidir." (Yusuf Suresi, 64)


Dikkat edilecek olursa gerek Hz. Yakup gerekse Hz. Yusuf genelde konuşmalarının ardından hep Allah'ı anmakta ve O'nu yüceltmektedirler. Bu, müminlerin her olay karşısında, her an Allah'ı hatırlamaları ve O'nu asla unutmamaları gerektiğine örnektir.


Ama Hz. Yusuf'un kardeşleri maddi çıkar elde etme konusunda büyük bir hırsa sahiptirler. Bu nedenle, babalarını razı edebilmek için büyük çaba harcarlar:


Erzak yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüklerinde, dediler ki: "Ey babamız, daha neyi arıyoruz, işte sermayemiz bize geri verilmiş; (bununla yine) ailemize erzak getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükünü de ilave ederiz. Bu (aldığımız) az bir ölçektir." (Yusuf Suresi, 65)


Hz. Yakub diğer oğullarına güvenmediği için onlardan kardeşlerini geri getireceklerine dair kesin bir söz istemiştir:


"Bana etrafınızın çepeçevre kuşatılması dışında, onu ne olursa olsun mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar, onu sizinle asla gönderemem." dedi. Böylelikle ona kesin bir söz verince dedi ki: "Allah, söylediklerimize vekildir." (Yusuf Suresi, 66)


Hz. Yakub'un, Allah'ın bu ahde şahit olduğunu hatırlatması, arkasından Allah'ı vekil kıldığını söylemesi önemli hikmetlerdir. Bu, imanı zayıf olan insanları hayra yönlendirmek için, onlardan Allah adına ahit almanın etkili bir yöntem olduğunu bize göstermektedir. Zira karşısındaki kişilerin bir parça dahi olsa Allah korkuları varsa, bunu düşünüp dürüst davranacaklardır.


Yakup Peygamber çocuklarından kesin bir söz aldıktan sonra onlara tedbirli davranmalarını ve Mısır'a ayrı ayrı kapılardan girmelerini hatırlatır:


Ve dedi ki: "Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir şeyi sağlayamam. Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler." (Yusuf Suresi, 67)


Hz. Yakub'un oğullarına verdiği bu nasihat son derece önemlidir. Bu ayetlerde müminlerin her an her yerde tedbirli hareket etmeleri ve olası tehlikeleri hesap ederek, önlem almaları gerektiğine dikkat çekilmektedir.



Hz. Yusuf'u kuyuya atan kardeşleri, erzak almak niyetiyle yıllar sonra Hz. Yusuf'un huzuruna çıkmışlardır. Yanda, bu anı canlandıran bir tablo.

Ancak aynı zamanda da Yakup Peygamber her zaman olduğu gibi bu sözünün arkasından yine herşeyin özünü hatırlatmıştır. Hükmü verenin Allah olduğunu, Allah bir şeyi dilemişse bunu engellemenin mümkün olmadığını ve Allah'a tevekkül etmek gerektiğini söylemiştir. Bunlar çok değerli hatırlatmalardır. Burada tam manasıyla Müslümanların yaşaması gereken gerçek tevekkül anlayışı görülmektedir. Halk arasında yanlış bir kader ve tevekkül anlayışı vardır. Bazıları olayların kendi aldıkları tedbirlerle oluştuğunu, herşeyi sebeplerle halledebileceklerini düşünürler. Bazıları da "zaten herşeyin ne olacağı belli, bizim bir şey yapmamıza gerek yok" mantığıyla yanlış bir tevekkül anlayışına sahiptirler. Oysa her iki tarafın düşüncesi de hatalıdır. İnsan, karşılaştığı olaylarda her türlü tedbiri almak, her türlü sebebe sarılmak ama sonucunun da Allah'ın takdiri olduğunu unutmamakla yükümlüdür. Tedbir elbette hiç bir olayı etkileyemez, ancak bir ibadet kastıyla titizlikle alınması ve uygulanması gerekir.


Hz. Yakup bu sırra vakıf olan kamil bir mümindir. Her konuşmasında Allah'ı hatırlatması, olayın batınını düşünmesi onun takvasının alametidir. Allah Hz. Yakub'un ilim sahibi bir kul olduğunu ayette şöyle bildirmiştir:


Babalarının kendilerine emrettiği yerden (Mısır'a) girdiklerinde, (bu,) -Yakub'un nefsindeki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah'tan gelecek olan hiçbir şeyi (gidermeyi) sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu bilmezler. (Yusuf Suresi, 68)